Paris’te geçtiğimiz günlerde meydana gelen terörist saldırının ardından İngiltere Başbakanı David Cameron takip edilemez iletişim mekanizmalarının engellenmesine yönelik daha güçlü yasalar yapılması gerektiğini açıkladı.
Muhafazakâr Parti’nin başındaki Cameron: “Acil rehine kurtarma durumlarda bile, İçişleri Bakanlığının yazılı onayına rağmen bu eylemde bulunanların iletişimlerinin takip edilememesini mi istiyoruz?” Cameron, teröristlerin bu tip güvenli bağlantılar ile iletişim kurduğunu ve 2016 yılında yeni yasal düzenlemelerle bu tip bağlantıların önüne geçilmesinin ve her türlü iletişimin izlenebilmesi gerektiğini belirtti.
Cameron’un ifadeleri Birleşik Krallık’ta kriptolu tüm iletişimin yasaklanacağı sonucuna varıyor. Bunun neticesi ¨whatsapp¨, ¨imessage¨, ¨snapchat¨, ¨Blackphone¨ vb. uygulama ve cihazların toptan yasaklanması olacaktır. İkinci ihtimalse özel yaşamın gizliliği hakkını ihlal edecek biçimde bu uygulamaları yazan ve cihazları üreten şirketlerin açık bir arka kapı bırakarak istenildiği zaman verilerin çekilmesine izin vermesi olacaktır.
Hükümetin kriptolu bağlantılara karşı atacağı yasal bir düzenleme, diğer İnternet kullanım alanlarını da etkileyebilir. Buna örnek olarak güvenli İnternet (TOR-VPN kullanımı), bulut firmaları(Icloud, Dropbox vb.) ve hatta erişimiçi oyunlar gösterilebilir. Ayrıca düzenlemenin neticeleri vatandaşların kriptoladıkları verilerinin şifrelerini devlete iletmeleri ya da kriptolu veri bulunduramamalarına kadar gidebilir.
Cameron’un aklındaki yeni düzenlemelerin daha önce gündeme gelen ¨Snoopers Charter”(Gizlice Birini Araştırma İmtiyazı) İletişim Veri Yasası Taslağını da içerebileceği belirtiliyor. Bu taslağa göre, şirketlerin “basit iletişim verisi” olarak adlandırılan(hiç de basit değil ya! Neyse…) kişilerin kaç kişiyle konuştuğu, ne zaman aradıkları-arandıkları ve konuşma süresi gibi bilgilerin 12 ay süreyle tutulması zorunluydu(iletişimin içeriği tutulmuyordu). Liberal Demokrat Parti ise bu ve bunun gibi yasal düzenlemelere muhalefetine devam edeceğini duyurdu.
Tabi bütün bu gelişmelerin anlamlı olabilmesi için David Cameron’un 2015’te yapılacak genel seçimleri kazanması gerekiyor.
11 Eylül sonrası ABD, özgürlük – güvenlik dengesini güvenlikten yana kaydırarak hem pek çok insan hakkı ihlali yaratacak yasal düzenleme hem de uygulama yapmıştı. Terörün yarattığı korku ve güvensizlik ortamı, bu düzenleme ve uygulamaların büyük bir bölümünün ciddi bir kamuoyu desteği de bulmasını sağlamıştı. Paris’teki terör saldırısı neticesinde Birleşik Krallık’ta benzer bir kamuoyu oluşur mu bekleyip göreceğiz. Fakat pek çok akademisyen AB Temel Kriterleri içerisinde söz konusu düzenlemelerin kabulünün mümkün olamayacağı görüşünde…
